Bir Nisan Sabahı |
Bir Nisan sabahında fırtınanın en hararetli kısmında toprağın dibindeki camdan izlerken farkettim insan olmayı. Taşlaşmış toprak her yağmur damlasında cama sıçrıyor, zaten alçak olan bu bodrum katı silme mesafe ile selden kurtuluyordu. Her insanın içinde biraz ölü biraz yeni doğmuş bebek tazeliği vardı, taze kısmı toprağın taşlaşmış kısmıydı. Hayatının bir evresinde saç diplerine kadar uyuşmanı sağlayan acılar yine hayatının bir evresinde kendini mumla aratırdı. Ve insan en çok kırıldığına taştan duvar olur, acımadı ki der gibi kendini tekrar tekrar duvarlara çarpardı. İnsan çocukluğundan tanınır çoğu zaman. Ben ki; çocukluğumun aşındıramadığı beton zemini bir plastik top ile yerle bir eden. Biraz mağlup biraz kazanan edasıyla yürüyen, çirkef bir bilmişlikle doğru denilen her şeyi mum gibi eriten. . Beni büyüten biraz plastik top biraz toprak dibindeki pencereydi. Öğleden sonra üç buçuk civarı koltuğa vuran güneş sanki hep bir şeyler anlatmak isterdi. Herkesin içinde anlattıkları ve anlatmak istedikleri vardı. Anlattıkları asıl olmak istedikleri iken, anlatamadıkları ise muhakkak evin bir yerine vuran güneşte saklıydı. İnsan ki, elbet sevdiği kimilerini yitirmişti ve genelde ölenlere değil yarım kalan kendine dökülürdü gözyaşları. İnsan kalbinde iyiyi ve kötüyü besleyen sütten nehirler var idi, ne tarafı seçerse kişi içtiği kaderine işlerdi. Yalnızca kara kışta yakılan kömür sobası ısıttığındandır odayı, el sürmezdi çocuklar. Anlayacağınız soğuğun sıcakla olan ilişiğini bilmeseydik olmazdı zihnimizdeki bu tabular. Her kadının içinde biraz anne,biraz kundaktaki bebek biraz yıkık dökük bir eve giren kapı vardı, kapıların ardında ise yalnızca büyümüş sardunyalar yatardı. Yazdıklarım akıp giderken bir defterin kapağından, zihnimin taşıyamadıkları yine bana kalırdı. İnsanlık doğar,büyür ve ölürdü her yitirilen hatırayı üç buçuk civarı koltuğa vuran güneş eritirdi. İlişiği vardı yaşamın ellerimin bir yeriyle, yoksa nasıl baş ederdi bu koca hengamenin içinde. Şimdi buraya bir kaç dize bırakacağım, siz şiir tadında okurken ben her dizeyi yaşamış olacağım.
Bir pencerenin ötesinde, çocuk seslerini dinler hayal aleminde
Balkonlardan düşen kelimeler, yer eder zihninin en ücra köşesinde
Yılgın,korkak ve bir o kadar içli kelimelerimle
Bir koltuğun üzerinde avere düşlerin tam da dibinde
Köze ateş, kılıca ise yanlız ellerimle
Yürürüm ufak bir nükte olan bu yaşamın derinine
Belki bir kuyu dibinde, kim bilir hakikat göğün nezdinde
Tuvali suçlayan, çizemediğine çizik atan
Yolu bulamayınca, haritayı yok sayan
Çirkef, esrek ve bir o kadar bilge olan
Zihnimin eriyen kısmını kağıtlarda sıvayıp toplayan
Ah bu ben, yaşayamadığına zaman diyip, kaderi varlığı ile suçlayan
Ellerinize sağlık .
YanıtlaSilTeşekkürler. :)
SilNasıl etkileyici bir dil, emeğinize sağlık :)
YanıtlaSilhımms yazmayı seviyon seeen, severek yazıyon bellii :)
YanıtlaSilYorumlanamayacak kadar harika. Konsantre bir yazı. Kalemin durmasın yavrum...
YanıtlaSil