Küflü Bir Tesadüf






 Titrek bir mağlubiyet ile yollanmışım bu iflah olmaz dünyaya. Yazdıklarım kekremsi bir kâfiye ile akar giderken defterin kıyısından; aklımın gözü izler uzayı en boş kısmından. Boşluklar doldurulmak için mi vardı?  Yoksa tüm doluluklar bir çift ağlak göz kadar mıydı?  Sorular cevapları yaratır iken, yazgıları bir bir doğrardı. Büyüdüğünü ne zaman anlar insan?  Zihnin göstermişse gözlerin uyuşana kadar göğü sana, kalbin ermiştir yaşlı bir bilge kıvamına. Büyümek ne demekti güneşe çıplak bakanların zannınca? Büyümek bir tas suya benziyordu gözlerimin okuduğu kadarıyla. Hangi kaba koysa şeklini alır,  göğe buhar, yere yağmur, soğukta dondu mu bir kere; taştan bıçak olurdu. Tüyleri diken eden nehirlerin kıyısında doymazken aç kalbi , çamurlu su birikintisinden kendini izlerken, roman misali okunurdu.  Yazdıklarım hep bilinmeyene gider, yazamadıklarım ise bilmediğimden gelirdi. Bilmemek neydi, kalem ve kağıdın aklınca? Karanlık bir odayı izlemek, bilmemenin doruk noktasıydı, girilen her odanın dört duvarı varsa, yaşanılan her karanlık bir binaya sahipti. Binaları hep doğum ve ölüme benzetirim. Bodrum katından doğan, çatıda son bulurdu fakat geleceği yine toprağın nahoşluğuydu. Gideceği yeri bilene yürüdüğü yol; pamuktan çarşaflarda ikindi uykusu tadındayken, son durağı belirsizlere ıslak çarşafta serinlemekten başka his değildir.

Ne istediğini bilmeyen insan, deniz zannederken kendini, kıyıya vuran çer çöpten ibaretmiş. Gökler kadar sevgim var diyip açtığı yüreği bir avuç hevesten dökülmeymiş. Hevesini doyurmakla, kalbinde insan doğurmak arasında kalanlar; ağır yüklere gebe kaldıktan sonra özünü beslermiş. Dediklerim anlaşılmaz, dilimden her yaşadığım çıkmaz; yazdıklarım okuyana bir iki kelam  iken, yaşayana manalı sözlermiş. Bir damla suda buldum kendimi ve yine bir damla su öğretti, kurak evlerin çaresizliğini. Çaresizlik neydi kendini suda bulanın zannınca? Şimdi çaresizlik; koca bir maraton koşacak kadar gücü olana bir tek yataktan ibaret iken, gözü kömür karasından başka şey görmeyene gökkuşağıydı. Kaynayan kazanın içindeki hoşaf  taştı mı bir kere, tadı tuzu ocağın alevini söndürürdü. Anlayacağınız; evrendeki her taşan zaman, birilerini öldürürdü. Tezatlıklar acıları ve hataları oluştururdu, sana sırtını dönmüş dolunay bir diğerinin yangınını soğuturdu. Olamaz diye direttiğin o an, zamanını baştan sona gün gün saydırırdı. Başı, sonu nedir insanlığın? Bir tas çamurdan gelmiş, kimisine bu denilen yanlız efsaneymiş! Akrep ile yelkovan savaşırken kan ter içinde, çamur tasta  eskimiş. Anlayacağınız rüzgar onu küf etmiş. Ben de kağıt kalem elimde, üflesem uçup gidecek bir tesadüfe yazıyorum oturup günlerce...

Yorumlar

  1. Selamlar sizi takipteyim sizde beni takip ederseniz çok sevinirim :)

    YanıtlaSil
  2. Her görsel yazını tamamlıyor, birbiriyle çok bağlı. İlk paragrafın son cümlesini çok beğendim. Her seferinde etkileyici yazıyorsun

    YanıtlaSil
  3. Yine çoook güzel Aybüke'ciğim, eline sağlık:)

    YanıtlaSil
  4. İnsan ne istediğini bilecek sorgulayacak oldukça etkileyici olmuş sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorguladıkça sorular çoğalır sonra yazılara dökülür.. Bu böyle devam eder teşekkürler.

      Sil
  5. Etkileyici ifadeler, güzel tespitler. Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar.
    Yazılarınızı okudukça okuyası geliyor insanın. Bu kadar derin bir düşünce girdabında insanın başı dönüyor. Tek kelimeyle muhteşem!.. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Evrendeki her taşan zaman birilerini öldürürken, birilerini de yollamıyor mu bu dünyaya?
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  7. Hangi cümlenizi seçsem de, en çok bu cümle etkiledi beni desem bilemedim. Hangisinden vazgeçsem o cümleye haksızlık edecekmişim gibi. Yine de seçeceksem, çok defa "kıyıya vuran çer çöpten ibaretmiş"im, bunu bilememişim.
    Yoğun imgeler karşısında yorgun düşmesem, sonraki yazınızı okuyabilirdim. Bu yazıda biraz mola vereyim.
    Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Ne istediğini bilmeyen insan, deniz zannederken kendini, kıyıya vuran çer çöpten ibaretmiş. Gökler kadar sevgim var diyip açtığı yüreği bir avuç hevesten dökülmeymiş.

      Kitaplara kaçanlar ın dediği gibi

      Sil

Yorum Gönder