Destan






Bembeyaz karda ayak izlerini takip eder,
Gittiği yolun neticesi  ruhuna nakşeder
Kelimelerce ezberlenen hikayeler vardır
Isıtılıp her an dile gelebilen
Onlara hikayelerini anlat! Soğukluğunu ve esrekliğini
Yola gelince anlamını yitirdiğini..
Anlamlı bir kaç hikaye yazdım kağıtlara, adeta yarıştı yıpranmış hatıralarla
Sadece var olmanın zaman kaybı olduğuna inanmış  zihnim
Tokluğu hissettiremez artık bana ne kalemim ne de kaybettiklerim

Sana etiyle kemiğiyle hatta tüm benliğiyle ait bir zaman,
Dile getirsen erir gök ve yer çünkü
Onu da almak isteyecekler senden
Bir beyaz ev var gariban hayallerin doğduğu
Kutsal atfedilen ucuz ölümlerin olduğu!
Bir kadeh var ruhumun sarhoşluğunun dolduğu
Maddede aramadığım doygunluğu bulduğum
Onlara kadehlerini anlat! Çelişkili ve çekilmezliğini
Yürümediğin yollarda yaptığın adres taklitlerini,
Bilemez kimse benim hissedemediklerimi, gün batana kadar girdiğim şairane heveslerimi 

Bir harp meydanında ıslak toprağın paslı kokusunun buhranıyla 
Çığırtkan bir sevinç var izleyenler arasında, çok gülüp az ağlayanların kasabasında
Başlayacağım dillerden dile yayılmış destansı bir söyleşinin ilk mısrasıyla 

Onlar derler ki; atlayamazsınız uçan kuşların kanadına, göklerde süzülen ilham yalnızca yerden izlenebilir bu diyarda. Bir kuşa en çok yakışan uçmaktan gelendir, kanadını çırptığında yere süzülen tüy hayatta hiç uçamayacakların kurduğu hayalperest zevklerdir.

Kanım soğur benim bunu duyduğumda söze girerim hayalperest bir tavırla;

Ben ufacık bir çocukken tam tamına sekiz buçuğumda yani hayatı evimiz kadar sandığım zamanlarda. Okula gider ve etrafı izlerdim, zaman zaman durur kendimi gözlerdim.  Sonra eve gelir halılara pamuk dizerdim, o gün ne üzdüyse beni pamukları o kadar keserdim. Anlayacağınız ben pamukları hep bulut zannederdim.  Beyaz ve yumuşak parçalar avucunda,  acılarını göğe yolluyor bir kız tam sekiz buçuğunda. Belki o zamanlar duydum bu mısrayı, ''bir kuşa en çok yakışan uçmaktan gelendir''  ama gökyüzünü hiç görmeyenler bulutları evine indirip, sonra onları kesendir. Belki o zamanda bir şeyler yazdım türkçe defterimin en arka sayfasına hiç ama hiç okunamayan bir el yazısıyla. 



Bir harp meydanında, acıkanın ekmeği çamura fırlattığı bir diyarda, 
Hiç birbirine dolanıp yerde sürtünmemiş bir çift bacağın amiyane tavrıyla
Çok gülüp az ağlayanların kasabasında, söze girdi birileri yerinden fırlayıp aceleci bir patavatsızlıkla

Onlar derler ki; ağlayamayana ekmek yoktur sessiz kalırsan bu diyarda elde edeceğin tek şey ruhunun yorgunluğudur. Bir yarış duyduysa kulakların koştur ve oraya git, yarışa başlamadan alacağın ganimet için bir heybe dik. Yolda gerekirse bir kaç kişiyi it, bitişe vardığında hezeyanı görmeyip zenginliğe sevin. 

Dünyam döner beni bunu duyduğumda, ezilenin olduğu yerde kim yarış kazanmış olabilir onuruyla? 

Ben geçenlerde tek başımayken mutfak masasında hava epey fırtınalı sıcaklar dinmiş artık yeryüzünün bizim eve bakan kısmında. Kırık camdan içeri bir rüzgar giriyor ki perde deliriyor mutfağa doğru bir sağa bir sola. Ritim tutturmuş sanki perde her savruluşunda üç yıldızı gösteriyor bana camın arkasında. Geçiriyorum içimden, üç yıldızdan biri  çarpsa bu dünyaya tam da şu anda biz mi galip geleceğiz yıldızın yıldıza açtığı savaşta? 


Tam o anda sıçradı çok gülüp az ağlayanların kasabasından bir kimse kırçıllı fakat sorgulayıcı bir sesle; 'bir kuşa en çok yakışan uçmaktan gelendir' demezsin ama yıldızın yıldıza açtığı savaşta kendini hiç edip savaşı birbiriyle aynı olana devredersin. Söyle bana çelişkiyi hep mi çok seversin? Yoksa yalnızca destanı mı yerersin?


Dünyam durur benim bunu duyduğumda, çünkü yere basarken cevap vermek isterim bu hafif sağduyuya. Bir kuşa en çok yakışanı elbette uçmaktan gelendir, benim kavgam uçabilmek ilhamını yalnızca kuşta görenledir. Gökle, kanadı bilirsen baştan aşağıya yukarıda kuşla da gezersin, karıncayla da. Ben derim ki  yıldızın yıldıza açtığı savaşta kazanamam ben yıldız olamamışsam eğer bu cihanda. 

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Şiirsel bir dokunuş olmakla birlikte biçim olarak daha çok nesir bira yazıyı andıran bu güzel anlamlı ve duygu yüklü paylaşımınızı okudum. Sayfanızda çok yeniye benziyor ve sayfanızın teması da Blogger tarafından desteklenen bir sayfa olmakla birlikte, daha eklentileri tam anlamıyla yerli yerine oturmamış bir görünüm arz ediyor.

    Burada önemli olan sayfanızın arayüzünden çok paylaşımların güzelliğidir. Böyle güzel anlamlı, duygu yüklü ve insanı düşündürmeye sevk eden paylaşımınız için kaleminize, emeğinize, gönlünüze ve yüreğinize sağlıklar dilerim.

    "Bilemez kimse benim hissedemediklerimi, gün batana kadar girdiğim şairane heveslerimi" derken sizi çok iyi anlıyorum. Her ne kadar kanatlı kuşlarımız uçabiliyor olsalar da aslında kuşlar gibi uçmak biz insanların da elindedir. Sizin deyiminizle; yeter ki, gökle kanadı bilelim.

    Selam ve saygılarımla.


    YanıtlaSil
  2. Sevgili Aybüke Hanımefendi, uzun zamandır sizi ziyaret etmediğimin farkına vardım. Çok derin ve sanatlı yazılarınızdan uzak kalmak doğrusu benim için büyük bir kayıp oldu. Bundan böyle hem sizi hem de diğer arkadaşlarımı daha fazla ziyaret etmeye çalışacağım. Sevgilerle.:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder