Öz şefkat kavramı ile ilk tanıştığımda aklıma insanları sevme, hayata karşı sağ duyulu davranma ve hoşgörü gibi kavramlar gelmişti. Aslında tam da öz şefkatin ele aldığı hep dış dünyamızı ve insanları doyurma arzusunu, kendimize açtığımız bitmek bilmeyen savaşların mağlubuda galibide yine kendimiz olduğunu kendimle ispatlamıştım. Şefkat kelimesini insanın özünden uzak anlatacak olsaydım -bu her ne kadar mümkün olmasa da- yaşama arzusu ve egonun bir diğerine aktarımı diyebilirdim. Aslında demek olmuyor ki şefkat gösterdiğiniz her şeyi ego tatmini ve onaylanma arzusu ile yapıyoruz, hayır sadece zihnimizin motivasyona ihtiyacı var ve bize farkettirmeden bu duygulardan besleniyor.
Öz Şefkat Hayatımızın Neresinde?
Öz Şefkat Ve Doğa |
Şimdi hayatınızdaki; tüm kayıpları, mikrofonu kendi ellerinizle verdiğiniz halde susmadığı için acı çektiğiniz düşüncelerinizi, adını bilmediğiniz yollardaki zincirleme kazaların sebebi oluşunuzu, herhangi bir depremin enkazı altında kendinizi sorgulayışlarınızı, yetemediğinize inandırılmış düşüncelerinizi uzunca beyaz bir masaya koymanızı istiyorum. Bu beyaz masada sizin acılarınız duruyor ve tabakların içindeki her şeyin tadını epey iyi biliyorsunuz. Ve şimdi masanızın yanına uzunca siyah bir sofra daha kuruluyor ve üzerinde tıpkı sizinkiler gibi tabaklar sıralanmış. Sizden iki sofra arasında bir seçim yapmanızı istiyorum. Bilmediği masaya oturacak cesareti gösteremeyenler; tadını iliklerine kadar hissettiği acılarını, hayatının sonuna kadar ısıtıp ısıtıp yiyecek. Siyah masayı tercih edenler deneyimlediği tatlar sebebi ile hoşuna gitmeyen tabağı sofradan çıkarabilecek. İşte siyah masa sizin öz şefkatiniz. Kendinizi yenileyip cesaret göstermediğiniz her an yaşanılmış ve tatsıza mahkum kalırsınız, bakın bırakılırsınız demiyorum çünkü: tercih sizin zihninizde.
Öz şefkate bir tane daha örnek verecek olsaydım, öğrenci-sınav ilişkisi diyebilirdim. Düşük not aldığında öğretmene ve sorulara yük bindiren fakat yüksek notunu kendi başardığını anlatan öğrenci dolaylı yoldan bize öz şefkati anlatıyor aslında. Üzgün arkadaşınızı gördüğünüzde teselli etmek ne kadar vicdani bir olay ise kendinizi motive etmek,kendinize sarılmak hatta kendinizi koruyup kollamakta o kadar vicdani ve normal sayılmalı. Kendinin en iyi arkadaşı olmak bazen sorunları çözmede işe yarar. Yeterli olduğunuzu düşünmediğiniz bir olaya dert yakınıp içe kapanmaktansa ''evet yeterli değilim ama bunu başarabilirim'' diye telkin etmek işinize yarayacaktır. Unutmayın başarısızlığı ve acıyı kabullenmek onu onarabilmenın ilk aşamasıdır. Ve toprağın üstünü bir mermerle kapatmak sadece toprağın çürümesine ve havasız kalmasını sağlar. İnsanı en iyi kendinden olan anlar.
Öz Şefkat Ve İnsan |
Öz Şefkat Kuralları Nelerdir?
Sev,sev,sev arkadaşım. Yıkıp döktüğün düzeninide, başaramadığın işini de, yapamadığın yemeğide sev. O deprem olmasa enkazın altında kalmayacaktın ama o deprem olmasa o bina yeniden inşaa edilmeyecekti. Herkese yetirmeye çalıştığın sevginden kendine pay bırak ki verebilecek enerjin olsun. Aslında hayat o iki masanın arasında, karşıya geçebilenler ve kendi acılarını ısıtıp ısıtıp yiyenler arasında geçip gidiyor. Bazen bir liseli gibi davranmalı aldığımız iyi notları kendimize pay çıkarıp, negatifleri hayata yükleyebilmeliyiz. Peki sen hangi masadasın?
Öz Şefkat her bireyin bebeklikten itibaren algılaması gerekir.
YanıtlaSilPembe Fili Düşünme kitabı tam olarak öz şefkat üzerine yazılmıştır. Tavsiyemdir.
Evet kitabı biliyorum, teşekkür ederim.
SilKendi acısını ısıtıp ısıtıp yiyenler
YanıtlaSilMasanızı değiştirenizde fayda var, kendiniz için yapın bunu.
SilÖğrenci sınav ilişkisinde sanırım öğrenciyken öz şefkatimizi konuşturmuşuz. Blogunuz çok güzel bir blog bundan sonra sıkı takipçinizim :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :) Evet öğrencilik sonrası unutmamak gerek.
SilKesinlikle öyle her şeyi yerinde ve yeteri kadar yapabilmek mühim olan. Öz şefkat bencillik ve egoya girmemeli.
YanıtlaSilBlogunuz hayırlı olsun, nice nice yazılara:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilŞefkat olmadan çok daha zor olacaktır hayat. Güzel bir konuydu. Paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim. :)
SilSefkat uzaklıktan hissettiğimiz bir duygudur.Buhun eksikliğiyle buyuyuenler ileriki yaşlarda duygusal çöküntüler yaşıyor.
YanıtlaSilBloğun hayırlı olsun takibe aldım.
Sevgiler
Ben teşekkür ederim güzel yorumun için, sevgilerimle.
Silyaşlar ilerledikçe özellikle kırkından sonra özşefkat artıyor ve beraberinde hoş naif yavaştan bir rahatlama geliyor insana ...yaş almanın en iyi tarafı bu olsa gerek...
YanıtlaSil""Sev,sev,sev arkadaşım. Yıkıp döktüğün düzeninide, başaramadığın işini de, yapamadığın yemeğide sev."" bayıldım ben bu tavsiyeye...
Her yaşta öğrenilen güzel şeylerden biri de öz şefkatmiş... Tabi yaş ilerledikçe hiç bir şeyin kendinden önemli olmadığını da çok güzel deneyimliyor insan eminim.. Teşekkür ederim. :)
SilGüzel. Umarız uzun soluklu bir blog olur. Başarılar dileriz.
YanıtlaSil
SilHoşgeldiniz, teşekkür ediyorum. :)
Evet dozunda olmaması durumunda insanda yine suçluluk duygusu ve kaygı meydana geliyor. Genel anlamda ''öz şefkate'' uzak bireyler kendini suçlayıp mutsuz olurken, sahip olmanın dozunu ayarlayamayanlarda ise''ego ve bencillik'' olarak geri dönüyor. Mükemmeliyetçilik bazen insanı başarıya itsede genel olarak kaygı taşımasına sebep oluyor evet. O yüzden iyi bir karar almışssın, yine yapabildiğinin en iyisini dener olmazsa ikinciye bırakırsın. Ben teşekkür ederim güzel yorumun için. :)
YanıtlaSilİnsan kendisiyle barışık olmalı. Çok düşünüp hayatı kendine şeytmemek gerek. Hayat kısa nasıl olsa. Kötü şeylerden de ders alabilmeli.
YanıtlaSilKesinlikle öyle, düşünmek insanı bir süre sonra yıpratıyor.
SilMerhaba!
YanıtlaSilİade-i ziyarete geldim. Hayırlı olsun bloğunuz, hoş geldiniz :)
Takipteyim ^^
Teşekkür ederim. :)
SilBen de siyah masa da olurdum öz şefkatimi yalnız bırakamam :) teşekkürler
YanıtlaSilSiyah masa kazananların masası, ben teşekkür ederim. :)
Silkendini sevmek barışmak iyidir yaa, hatta insanları toptan boşvermek daha iyi :) kendimizin iyi arkadaşı olmak yeterli vallası :) insanlarla ilişki yokken daha huzurlu oluyor insan bizim ülkede yani :) yurdışında böyle bir sorun yok ama :)
YanıtlaSilAynen öyle insanlarımız git gide anlayışsızlaşmaya başladı, ülkece gerginiz. Dediğiniz gibi kendi kendine arkadaş olmak en iyisi. :)
SilSelam. Ben de sizin blogunuzu çok sevdim. Profesyonel bir anlatım dili kullanıp yazım kurallarına dikkat eden blog yazarların farklı bir keyifle okurum. Kaleminize sağlık. Sevgilerle...
YanıtlaSilBeyaz masadaki tabakları hazırlayanlara ne demeli peki, nasıl bakmalıyız onlara???
YanıtlaSil